Efe
New member
Teknenin Sol Tarafına Ne Denir? Bir Denizin Hikâyesi
Deniz her zaman bana bir şeyler öğretmiştir. Farkında olmadan öğrendiğim o şeylerden biri, bazen soruların cevabının değil, soruların kendisinin önemli olduğuydu. Bunu, geçen yaz bir tekne turu sırasında fark ettim. O gün, teknemizin sol tarafına bakarken, "Teknenin sol tarafına ne denir?" diye sordum ve aslında ne kadar basit bir soru olduğunu düşündüm. Ama hemen fark ettim ki, bu basit soru, daha büyük bir sorunun kapısını aralıyordu. O gün, bir teknenin sol tarafı üzerinden iki farklı bakış açısını daha derinlemesine keşfettim.
Bir erkek ve bir kadının bakış açıları arasındaki farkı çok net bir şekilde hissettim. Kadınlar genellikle empatik, duygusal bir yaklaşımla durumu incelerken; erkekler, problemi çözmeye yönelik stratejik ve mantıklı bir şekilde yaklaşır. Bu yazı da o anın, o iki bakış açısının ve o tekne turunun izlerini taşıyor. İşte, teknenin sol tarafına bakarken öğrendiğim iki farklı düşünce biçimi.
Denizin Sırrı: Hangi Taraf?
Güneş batarken, tekne yavaşça ilerliyordu. Havanın tuhaf bir serinliği vardı; deniz ise derin bir sessizliğe bürünmüş gibiydi. O sırada, birden "Teknenin sol tarafına ne denir?" diye sordum. Kendime, arkadaşlarıma ve hatta teknedeki yabancılara, sanki tüm dünya bu basit soruyu sormak için bekliyormuş gibi. Kimse cevabı hemen veremedi, ama bir şekilde hepimiz birbirimize dönüp bakıyorduk.
Tekne kaptanı, denizin gözlerine odaklanmış bir şekilde yanımda belirdi. Hızla "Sol taraf?" dedi, "Ona ‘süle’ denir."
"Ne?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Kendim de yeni öğrendim," dedi kaptan gülerek. "Sol taraf, yani süle, teknenin yönünü tarif eden eski bir deniz terimidir. Yani her şey, sol tarafa dönükse, yön belirli bir şekilde değişir."
Kadınlardan birinin, bu "süle" terimiyle ilgili eğlenceli bir şekilde düşünmesi beni etkilemişti. O sırada kız arkadaşım Zeynep, gülümseyerek, "Bence süle, duygusal bir terim gibi. Her şey, en sakin şekilde, suyun üzerinde duruyormuş gibi..." diye başladı. "Deniz gibi, sakin ama derin. Sol taraf, o yüzden duyguları ifade eden taraf olmalı."
Zeynep’in bu bakış açısı bende bir şeyler uyandırmıştı. Sol taraf, sadece bir yön değil; duygulara, ilişkilere ve bazen derinlikli düşüncelere açılan bir kapıydı. Kadınlar, genellikle bu tür durumlardan duygusal anlamlar çıkarabiliyor, her şeyi daha anlamlı bir bağlama yerleştirebiliyordu. O an, Zeynep’in yaklaşımına daha çok değer verdim. Sol taraf, sadece fiziksel bir yön değildi. Birçok duygunun, düşüncenin yer aldığı bir yerdi.
Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: "Yönümüzü Bulmalıyız"
Tekne devam ederken, yanımda oturan arkadaşım Burak’ın hemen hemen her sözü mantıklı ve çözüm odaklıydı. Teknenin yönüyle ilgili biraz daha hesap yapmaya başladığında, zaten teknenin sağ tarafının adı hakkında kafa yormuyorduk, fakat Burak, "Burada önemli olan yönü netleştirmek," diye belirtti. "Sol taraf, yani süle, bizim için tam anlamıyla yönümüzü tarif eder. Dalgalar, rüzgarlar, akıntılar hep sol tarafta."
Burak’ın bakış açısı, tam anlamıyla stratejikti. O, hemen teknenin yönünü bulmak için gerekli olan bilgileri çözümleyip, denizin “gerçekten” nasıl işlediğini anlatıyordu. Erkeklerin bu tür düşünme biçimi, ne kadar işlevsel ve çözüm odaklı olsa da, her zaman insan ilişkilerinden bağımsız kalır gibi. "Duyguların bir önemi yok," der gibiydi. "Önemli olan teknede kalmak, doğru yönü bulmak ve yol alabilmek."
Ancak burada şunu fark ettim: Gerçekten de çözüm odaklı yaklaşımlar bazen duygusal anlamdan sıyrılabilir. Burak, her ne kadar doğru çözümü arasa da, yön bulmanın bir insanın duygusal yolculuğuyla bağdaşmadığının farkında değildi. O, sadece teknenin yönünü biliyor ve buna göre hareket ediyordu.
Kadınlar ve Erkekler: Farklı Perspektifler, Ortak Bir Nokta
Zeynep ve Burak’ın bakış açıları arasında bir denge kurmaya çalışırken, bu ikisi arasındaki farkları daha iyi anlamaya başladım. Zeynep’in yaklaşımı, duygusal derinliği ve ilişkilere dair hassasiyeti ile Burak’ın çözüm odaklı, mantıklı düşünme tarzı bir araya geldiğinde aslında çok daha güçlü bir bakış açısı doğuyordu. Birinin yönü bulmaya çalışması, diğerinin de bu yolculuğun her bir anında ne hissettiklerini sorgulamasıyla tamamlanıyordu.
Teknenin sol tarafı, her ne kadar “süle” olsa da, bu ikisinin bakış açısının birleşiminde çok farklı bir anlam kazandı. Sol taraf, aslında yalnızca fiziksel bir yön değildi. Zeynep’in gözünde, o taraf ilişkilerin, duygu ve empati anlayışının olduğu bir yerken; Burak için, teknenin seyrini değiştiren ve çözüm arayan bir yoldu.
Sonuçta, teknenin sol tarafı bana her şeyin bir perspektife bağlı olduğunu hatırlattı. Kimi zaman duygusal bir yön, kimi zaman ise çözüm odaklı bir yaklaşım, insanı doğru yolda tutabiliyor. Ve belki de önemli olan, bu iki bakış açısını birleştirebilmek. Hem bir yönü bulmak, hem de yolculuk sırasında hissettiklerimizi anlamak.
Denizde yönümüzü kaybettiğimizde, belki de en doğru yol, her iki bakış açısını da birlikte kullanmak olmalı.
Deniz her zaman bana bir şeyler öğretmiştir. Farkında olmadan öğrendiğim o şeylerden biri, bazen soruların cevabının değil, soruların kendisinin önemli olduğuydu. Bunu, geçen yaz bir tekne turu sırasında fark ettim. O gün, teknemizin sol tarafına bakarken, "Teknenin sol tarafına ne denir?" diye sordum ve aslında ne kadar basit bir soru olduğunu düşündüm. Ama hemen fark ettim ki, bu basit soru, daha büyük bir sorunun kapısını aralıyordu. O gün, bir teknenin sol tarafı üzerinden iki farklı bakış açısını daha derinlemesine keşfettim.
Bir erkek ve bir kadının bakış açıları arasındaki farkı çok net bir şekilde hissettim. Kadınlar genellikle empatik, duygusal bir yaklaşımla durumu incelerken; erkekler, problemi çözmeye yönelik stratejik ve mantıklı bir şekilde yaklaşır. Bu yazı da o anın, o iki bakış açısının ve o tekne turunun izlerini taşıyor. İşte, teknenin sol tarafına bakarken öğrendiğim iki farklı düşünce biçimi.
Denizin Sırrı: Hangi Taraf?
Güneş batarken, tekne yavaşça ilerliyordu. Havanın tuhaf bir serinliği vardı; deniz ise derin bir sessizliğe bürünmüş gibiydi. O sırada, birden "Teknenin sol tarafına ne denir?" diye sordum. Kendime, arkadaşlarıma ve hatta teknedeki yabancılara, sanki tüm dünya bu basit soruyu sormak için bekliyormuş gibi. Kimse cevabı hemen veremedi, ama bir şekilde hepimiz birbirimize dönüp bakıyorduk.
Tekne kaptanı, denizin gözlerine odaklanmış bir şekilde yanımda belirdi. Hızla "Sol taraf?" dedi, "Ona ‘süle’ denir."
"Ne?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Kendim de yeni öğrendim," dedi kaptan gülerek. "Sol taraf, yani süle, teknenin yönünü tarif eden eski bir deniz terimidir. Yani her şey, sol tarafa dönükse, yön belirli bir şekilde değişir."
Kadınlardan birinin, bu "süle" terimiyle ilgili eğlenceli bir şekilde düşünmesi beni etkilemişti. O sırada kız arkadaşım Zeynep, gülümseyerek, "Bence süle, duygusal bir terim gibi. Her şey, en sakin şekilde, suyun üzerinde duruyormuş gibi..." diye başladı. "Deniz gibi, sakin ama derin. Sol taraf, o yüzden duyguları ifade eden taraf olmalı."
Zeynep’in bu bakış açısı bende bir şeyler uyandırmıştı. Sol taraf, sadece bir yön değil; duygulara, ilişkilere ve bazen derinlikli düşüncelere açılan bir kapıydı. Kadınlar, genellikle bu tür durumlardan duygusal anlamlar çıkarabiliyor, her şeyi daha anlamlı bir bağlama yerleştirebiliyordu. O an, Zeynep’in yaklaşımına daha çok değer verdim. Sol taraf, sadece fiziksel bir yön değildi. Birçok duygunun, düşüncenin yer aldığı bir yerdi.
Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: "Yönümüzü Bulmalıyız"
Tekne devam ederken, yanımda oturan arkadaşım Burak’ın hemen hemen her sözü mantıklı ve çözüm odaklıydı. Teknenin yönüyle ilgili biraz daha hesap yapmaya başladığında, zaten teknenin sağ tarafının adı hakkında kafa yormuyorduk, fakat Burak, "Burada önemli olan yönü netleştirmek," diye belirtti. "Sol taraf, yani süle, bizim için tam anlamıyla yönümüzü tarif eder. Dalgalar, rüzgarlar, akıntılar hep sol tarafta."
Burak’ın bakış açısı, tam anlamıyla stratejikti. O, hemen teknenin yönünü bulmak için gerekli olan bilgileri çözümleyip, denizin “gerçekten” nasıl işlediğini anlatıyordu. Erkeklerin bu tür düşünme biçimi, ne kadar işlevsel ve çözüm odaklı olsa da, her zaman insan ilişkilerinden bağımsız kalır gibi. "Duyguların bir önemi yok," der gibiydi. "Önemli olan teknede kalmak, doğru yönü bulmak ve yol alabilmek."
Ancak burada şunu fark ettim: Gerçekten de çözüm odaklı yaklaşımlar bazen duygusal anlamdan sıyrılabilir. Burak, her ne kadar doğru çözümü arasa da, yön bulmanın bir insanın duygusal yolculuğuyla bağdaşmadığının farkında değildi. O, sadece teknenin yönünü biliyor ve buna göre hareket ediyordu.
Kadınlar ve Erkekler: Farklı Perspektifler, Ortak Bir Nokta
Zeynep ve Burak’ın bakış açıları arasında bir denge kurmaya çalışırken, bu ikisi arasındaki farkları daha iyi anlamaya başladım. Zeynep’in yaklaşımı, duygusal derinliği ve ilişkilere dair hassasiyeti ile Burak’ın çözüm odaklı, mantıklı düşünme tarzı bir araya geldiğinde aslında çok daha güçlü bir bakış açısı doğuyordu. Birinin yönü bulmaya çalışması, diğerinin de bu yolculuğun her bir anında ne hissettiklerini sorgulamasıyla tamamlanıyordu.
Teknenin sol tarafı, her ne kadar “süle” olsa da, bu ikisinin bakış açısının birleşiminde çok farklı bir anlam kazandı. Sol taraf, aslında yalnızca fiziksel bir yön değildi. Zeynep’in gözünde, o taraf ilişkilerin, duygu ve empati anlayışının olduğu bir yerken; Burak için, teknenin seyrini değiştiren ve çözüm arayan bir yoldu.
Sonuçta, teknenin sol tarafı bana her şeyin bir perspektife bağlı olduğunu hatırlattı. Kimi zaman duygusal bir yön, kimi zaman ise çözüm odaklı bir yaklaşım, insanı doğru yolda tutabiliyor. Ve belki de önemli olan, bu iki bakış açısını birleştirebilmek. Hem bir yönü bulmak, hem de yolculuk sırasında hissettiklerimizi anlamak.
Denizde yönümüzü kaybettiğimizde, belki de en doğru yol, her iki bakış açısını da birlikte kullanmak olmalı.